Memiş Ali USTA
1934 yılında Rize’nin merkeze bağlı Pazarköy köyünde dünyaya gelmiştir. Memiş Ali USTA ilkokul tahsilini Rize İstiklal ilkokulunda, orta ve lise öğrenimini ise İstanbul Özel Saint Benoit Fransız kolejinde tamamlamıştır.
Lise öğrenimi sonrası Rize’de bir süre şoförlük yapan Memiş Ali Usta; akabinde Yüksek Öğrenimini tamamlamak üzere Almanya’nın Aachen Teknik Üniversitesi’ne başlamıştır.
1965 yılında Aachen Teknik Üniversitesi’den Maden Yüksek Mühendisi olarak mezun olan Memiş Ali Usta 1966 yılında yurda dönerek Darıca’da Yedek Subay olarak askerlik görevini yapmıştır. Askerlik görevini takiben, 1977 yılına kadar Almanya’nın Duisburg kentinde Ruhr havzası kömür madenlerinde Baş Mühendis olarak görev yapmıştır. 1977 yılında yurda dönem Memiş Ali Usta 1977-1982 yılları arasında Türkiye Demir Çelik İşletmeleri’nde Müessese Müdür ve Genel Müdür yardımcılıkları yapmıştır. 1982-1989 yılları arasında özel sektörde yöneticilik görevlerinde bulunan Memiş Ali Usta 1989-1994 yılları arasında bir dönem Rize Belediye Başkanı olarak çalışmıştır. Belediye başkanlığı görevi sonrası Usta Ambalaj Sanayi’de danışmanlık görevlerinde bulunan Memiş Ali Usta, 14.Aralık.2005’de hakkın rahmetine kavuşmuştur. Memiş Ali Usta evli ve 2 çocuk babası idi.
Memiş Ali USTA Türkiye Demir Çelik İşletmeleri Genel Müdür Yardımcılığı yaptığı esnâda gelişen bir olaydır, aktaracağımız…
Memiş Ali USTA’yı sevenler hem de çok sevenler ayağını kaydırmak ister ve Ankara’ya bir şikâyet dilekçesi gönderirler.
“Müdürü bulmak mümkün olmuyor, vazifesini yapmıyor” Ne makamında ne de başka bir yerde bulamıyoruz diye…
Ankara gereken işlemi yapar ve bir müfettiş gönderir. Müfettiş habersiz makama gelir, görüşmek istediğini iletir. Sekreterya başkanın olmadığını söyler. Müfettiş bekler, bekler, bekler… Müdür yok!…
Ertesi gün olur ve müfettiş “Belki önemli bir şey çıkmıştır, ondan gelmemiştir” deyip yine gider bekler bekler bekler, eh veli değil ya sabrı taşar.
Nerede bu müdür diye sert bir üslupla sekretaryaya sorar. Onlar da “Müdürümüzü burada bulmanız mümkün değil, şayet toplantı yoksa veya misafir yoksa kendisi işletme içerinsindedir ” derler.
İnanmaz gelen müfettiş ve işletmenin üretim bölümüne gider. Alana vardığında vakit öğle sularıdır. Hiç de alışık olmadığı bir manzara ile karşılaşır. Yüksek fırının yanında (Yüksek fırın bir demir çelik tesisinde ham çeliğin 1300 C sıcaklıkta hazırlandığı bölümdür)Yerde kurulu sofrada emekçi çalışanlarla yan yana diz dize oturmuş yemek yemektedir.
Sonrası yazmış olduğu raporda da bunu açık bir şekilde ifâde etmiştir.
Bu hikâyeyi belediye başkanlığı zamanında köye gittiğimiz bir vakitler de geldiğimizi duyan kıymetli emicem gelip gittikten sonra rahmetli babam anlatmıştı.
Babama bir soru sormuştum. Amcam İstanbul’da rahatı ve mevkisi yerindeyken neden gelmişti Rize’ye… Malum insanlarımızın sorunları bitmez bir oy verip bir dağ talep ettikleri zamanlardı o vakitler…
Babam da (rahmet olsun ruhuna) ayağa kalkmış eliyle etrafı şöyle tam daire çizecek şekilde dolaştırdıktan sonra “Bu toprakları görüyormusun? İşte bu topraklar burada yaşamasan da büyümesen de senin köklerindir. Senin doğup büyümeni, yaşayıp insan olmanı sağlayan köklerindir.
Senin başın örtülüp,(bir evin olunca) elin doyunca (geçimini bolca sağlayacak gelirin olunca), ayağın yerden kesilince ( bir araç sahibi olunca) işte sana verdiklerini, senin de ona geri vermeni bekler. Yani Ahde-Vefâ bekler. Bu duruma ulaşınca dönersin seni sen yapan topraklarına köklerine ahde-vefâ borcunu ödersin dedi.
Amcan da bunu yapıyor. Bedeli ne olursa olsun, borcunu ödüyor ki arkadan gelen nesil de ifşâ olsun. Vücuda gelsin diye…
MEMİŞ ALİ USTA’nın oğlu Muhittin USTA’dan birkaç anektod;
Sayın Mesut YILMAZ
Yıl 1988 sonbaharı… Rahmetli babam ısrarları kıramayarak ve bir nevi de Rizemize olan borcunu ödemek amacı ile Belediye Başkanlığı için aday olmaya karar verir. Kendisine bu teklifi getirenler arasında teyzesinin oğlu Demokrat Parti kurucularından Yusuf TİRYAKİ, Doğru Yol Partisi il başkanı Şevket KANBUR, daha sonraki yıllarda 3 dönem Rize Milletvekilliği yapmış olan Sn. Ahmet KABİL Bey, İyidere Belediye Başkanı Sn. Nihat METE, belediye meclis üyesi Yener ASLAN’ı sayabilirim. Seçimler 1989 yılının Mart ayında yapılacaktı. O yıllar Sn.Turgut ÖZAL liderliğindeki Anavatan Partisi’nin en güçlü olduğu dönemlerdi. Sayın Mesut YILMAZ’da Rize Milletvekili ve Dışişleri Bakanı. Yani Rize’de o dönemde yapılan seçimler de hangi partinin kazanacağı değil, Anavatan Partisi’nden kimlerin aday gösterileceği konuşulurdu. Rahmetli babamda aday olurken Mesut Bey faktörünü tabi ki biliyor ama “Sonuçta sandıktan çıkacak halkın irâdesidir” diye düşünüyordu. Hatta Rize’ye giderken yolda uğradığı ve eski bir dostu olan Trabzon Emniyet Müdürü merhum Asaf ÇALIŞKAN kendisine “Memiş Bey Rize’ye hizmet etmek istiyorsan keşke Anavatan Partisi’nden aday olsaydın” demisti.
Seçim dönemi başladı, DYP teşkilatı, kadın ve gençlik kolları başta olmak üzere özverili ve yoğun bir çalışma yaptılar. Tabi bütün partiler kıyasıya rekâbet halinde çalışıyordu. Hatta Sn. Mesut YILMAZ Bey seçim dönemi sürecinde iki defa Rize’ye gelerek çalışmalara bizzat katılmıştı.
Sonuçlar açıklandığında DYP adayı Memiş Ali USTA geçerli oyların yaklaşık % 48’ni alarak ipi göğüsleyen taraf olmuştu. Tabi özellikle Mesut Bey ve Anavatan Partisi Rize teşkilatı sonuçlara üzülmüştü. Tüm Karadeniz sahil şeridin de tek ANAP’li olmayan İl Belediyesi Rize olmuştu.
Seçimlerden birkaç ay sonra, babam Sn.Mesut YILMAZ Beyden randevu almış ve Ankara ya gitmişti. Kendisi babamı tebrik ettikten sonra “Reis seçimler geride kaldı, artık Rize’nin sorunlarını konuşmamız lazım” diyerek kendisi ile çok detaylı bir görüşme yapmıştı. Sonraları da kendisine hep destek olmuş, elindeki tüm imkânları Rize’nin hizmetine sunmuştu. Rahmetli babam bunu bizlere anlatmış ve Mesut YILMAZ beyin ne büyük bir Rize sevdalısı ve devlet adamı olduğunu hep vurgulamıştır. Kendisi ile hiçbir zaman ayni partilerde olmadıkları halde dostlukları hep sürmüştür.
Sayın Turgut ÖZAL
Yıl 1989, 31 Ekim’de Meclis’te yapılan oylamada ( genç okuyucularımız için bilgi: O tarihlerde geçerli olan Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı TBMM üyeleri tarafından seçiliyordu. Devletin başı sıfatıyla temsili bir görev ifâ ediyordu.) Muhalefet partilerinin katılmadığı oturumların üçüncüsünde ANAP’lı Milletvekillerinin oylarıyla merhum Turgut ÖZAL Türkiye Cumhuriyetinin 8. Cumhurbaşkanı seçilmişti. Muhalefet partileri ( Sn. Süleyman DEMİREL Başkanlığındaki Doğru Yol Partisi ve Sn. Erdal İNÖNÜ Başkanlığındaki Sosyal Demokrat Halkçı Parti ) Mart 1989 da yapılan yerel seçimlerde Anavatan Partisi’nin oylarındaki azalışının Sn. Turgut ÖZAL’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi için kânunen olmasa bile etik olarak engel olduğunu belirterek Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etmişlerdi.
Bu tavırlarını Sn. Turgut ÖZAL Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da çeşitli vesilelerle sürdürmüşlerdi. Bunlardan biriside karşılamama boykotu idi. Şöyle ki: Cumhurbaşkanı bir ili ziyarete gittiğinde ve o ilin yerel yönetiminin başkanı yani Belediye Başkanları muhalefet partilerinden birinin üyesi ise kendisi için düzenlenen resmi karşılama törenine katılmayarak Cumhurbaşkanı boykot ediliyordu.
1990 yılının yaz aylarında Cumhurbaşkanı’nın Trabzon ve Rize’yi kapsayan bir seyahati planlanmıştı. Tabi konu hemen Rize Belediye Başkanı, Cumhurbaşkanını karşılayacak mı? sorusuna geliverdi. Rahmetli babam ilk günden bu tür bir boykota karşı olduğunu kendisinin öncelikle Rize halkını temsil ettiğini ve Cumhurbaşkanını şahsında Rizeliler olarak tabi ki karşılayacağını ifâde etmiştir. Tahmin edileceği gibi DYP Genel Merkezi bu ifadelerden hiç memnun olmamıştı. Bunu parti disiplinine aykırı bir davranış olarak görüyordu. Birde Rizelinin inadını ve hangi parti ve görüşten olursa olsun devlet büyüklerine karşı olan saygısını hesaba katmamışlardı. Araya Genel Merkezin görevlendirdiği bölge milletvekilleri sokularak babam ikna edilmeye çalışıldı. Kendisi sonuna kadar direndi ve karşılama töreninde olacağını söyledi. Hatta bizlere “Ne yapayım beni DYP’den ihraç ederlerse etsinler umurumda değil, ben buraya hizmet için, Rize’yi ve Rizelileri temsil için seçildim, taviz vermem” diyordu. Ortam oldukça gergindi, Cumhurbaşkanının seyahati de yaklaşıyordu.
Tam o günlerde planlanan seyahatin bir kaç gün öncesine Ortadoğu’da yeni bir fitil ateşlendi ve Irak Devlet Başkanı Saddam HÜSEYİN 2 Ağustos 1990’da komşusu Kuveyt’i işgal etmek amacıyla askeri harekat başlattı. Tabi Dünya’da ve Türkiye’de gündem bir anda değişti, tüm seyahatler toplantılar yanı başımızdaki coğrafyada gelişen savaş durumu nedeniyle iptal edildi. Dünya yeni bir krize girerken Rize deki kriz de ortadan kalkmış oldu.
Cumhurbaşkanı Sn. Turgut ÖZAL’a da Rize’ye gelmek bir daha nasip olmadı…
Muhittin USTA
Rize belediye Başkanı Rahmetli başkanımızın kabir ziyaretinde
Allah Rahmet eylesin.
Son yorumlar